2000’lerin başında teknoloji ve iletişim(internet) devriminin ayak seslerini ufaktan duymaya başladığımız günlerde, yeni mezun olmuş bir sürü genç işsiz, çalışma hayatına nasıl ve nereden gireceğimizin arayışı içindeydik. Çil yavrusu gibi piyasaya dağılmış gençler olarak hayata tutunmak anlamında ne olursa olsun yapmaya hazırdık, gündelikçi inşaata işçileri gibi doluşacağımız kamyonu bekliyorduk. Kariyer.net’in çok popüler olduğunu hatırlıyorum mesela, şimdi tarih olmuş olan gsm operatörü Aria yeni kurulmuştu… Üniversitesini bitiren arkadaşlarımın çoğu; maliye, iktisat, uluslararası ilişkiler, işletme bölümü vs. ne olursa olsun… Aria’nın yeni kurulan çağrı merkezinde işe başladılar. Türkiye’nin öyle veya böyle kakafoni içinde geliştiği günlerdi, yetişmiş iş gücüne ihtiyaç vardı. Öyle ki siyaset bilimi okumuş olsanız bile üstün teknolojik yeniliklerden biri olarak görülen çağrı merkezlerinde işe girmek çok havalıydı. İş hayatına sağlam adımlarla başlamış sayılıyor ve gayet iyi para da kazanıyordunuz. (günümüzde tam tersi bir hikaye var)
Ruhumun derinliklerinde sivil alanda kariyer yapmak olduğu için kendi alternatifini yaratmak zorunda kalan, arayış halindeki gruba dahil olmuştum; sosyal güvencesiz ne iş olursa yapmaya tamam, parayı ikinci plana iten ama net hedefleri de olmayan, sürüklenmeye, sömürülmeye açık idealist genç işsizler grubu… Şanslıydım ki bir iki deneme sonrasında girişimcilik dünyasına doğru sürüklendim. Aslında dönüp baktığımda karakterimin buna uymadığını ve zamanla ve zoraki olarak, öğrendikçe değiştiğimi fark ediyorum. Gençlik ve deneyimsizlik yakamı bırakmadığı için çok hata yapıyordum, korkaktım, özgüvensizliğimi pasif agresif tavırlarımla bastırmaya uğraşıyordum. Haksızlıklar karşısında saflığımı ve iyi niyetimi ise hiç kaybetmiyordum. 🙂
Sosyalleşerek üretmeye inanan eşitlikçi hayat görüşüm sebebiyle engelli bireyler için yürütülen sosyal işlerde gönüllü olarak çalışmaya başladım. Bu hamlelerim bana farklı düşününen, farklı yönleri olan insanlarla tanışma fırsatı sağladı. Gençlik ateşimizin birlikteliği ile yaratıcı fikirlerimizi hooop diye hayata geçirebildiğimiz cesur zamanları işe o zaman yaşamaya başladım. Şunu fark etmiştim; tek başıma kesinlikle yapamayacağım projeleri kolektif ruhla, kurumsal dünyanın gerici refleksleri olmadan, sıkıcı rutinlere girmeden başarabiliyorduk. Sivil toplum örgütlerinin ikinci baharını yaşadığı bu yıllarda aldığım STK eğitimleri ve burslar sayesinde <proje yönetimi> kavramı ile teorik olarak tanışmış oldum.
‘Reha Istanbul, proje yönetimi metodolojisini kullandığımız ilk gerçek girişimimiz oldu. Ortalama 5 kişilik küçük ve gönüllü ekiple şirket, dernek gibi kurumsal geri planımız olmadan uluslararası dev bir fuarın Türkiye ayağını, sosyal girişim yaklaşımıyla, kar amacı gütmeden, Hilton Convention Center’da 3 sene üst üste gerçekleştirdik. Bu arada hepimizin ekmek parası ve okul sonrası hayat kurma dertleri sürüdüğü için para kazandığımız, çalıştığımız işleri bir yandan bırakmayıp, çoğu engellilerden oluşan 10bin kişiyi, yüzden fazla kurum/kuruluşu 3 sene boyunca bir araya getirdik. Devlet kurumlarını, özel sektör firmalarını, onlarca sivil toplum örgütünü dahası Almanya’nın en büyük engelli/yaşlı bakım/rehabilitasyon fuarı RehaCARE‘i, İlker Karagöz‘ün ısrarcı takibi ve Alman panzeri karakteriyle ikna etmiş, Türkiye’de bizimle hareket etmelerini sağlamıştık. Fakat kurumlar; TC Başbakanlık, Türk Alman İş Konseyi, Şişli Belediyesi, Messe International gibi organizasyonlardan bahsetiyorum, masaya oturduktan kısa süre sonra sizin tam olarak ne olduğunuzu, kim olduğunuzu çözemedik diyorlardı. Gerçekten biz kimdik, bir grup heyecanlı genç olarak ne yapmaya çalışıyorduk, neyi temsil ediyorduk?
Bu sorunun cevabını vermek gerektiğini bir süre sonra anladığım ve organik olarak kurulmuş bu sosyal girişimin (o zaman bu kavram yoktu), geleceğin iş yapış biçimi olduğunu hissettiğim için çerçevesini çizerek örgütlemeye hatta markalaştırmaya karar verdim, en azından bir kartvizitimiz olacak ve şuradan geldik şuraya gidiyoruz diyebilecektik.
Zamanın kurumsallaşma retoriklerini benimsemeyen, para/kar ilişkisi sınırlı, gerektiğinde bir araya gelip üretime geçen ve gerekmiyorsa bağımsız işlerine devam eden, harekette ve fikirde özgür, sabit ofisi olmayan, idealleri ve projesi bol yaratıcı bir yapıdan bahsetiyorduk. İlk aklıma gelen örgütlenme şekli <kooperatif> olsa da 2000’li yıllarda bizim yapımıza benzeyen, örnek alabileceğimiz kooperatif modeli de yoktu . Sonuç olarak adımızı eXprojects, sloganımızı “proje üretimi için model kooperatif” koyduk, logomuzu, kartvizitimizi bastırdık:)
Proje Üretimi için Model Kooperatif
eXprojects NEDİR?
Köken olarak “extreme projects”in kısaltmasına gönderme yapmak istemiş ve uluslararası işler yaptığımızdan kolay söylenen, anlaşılan jenerik bir isim türetmiştik. Fikir olarak; aşırı zor, uçlarda gezinen, imkansıza yakın, normalin dışında girişimleri ele alıyorduk. “ex” aynı zamanda “eski” ve “geçmişteki” anlamına da geliyor ki buradaki tezatı da çok sevmiştik. Proje döngüsü kavramına; hayata geçen, doğan, süren ve sonlanan faaliyetlere, bir gönderme gibi düşünebilirsiniz. 2000’li yıllarda projecilik yükselen değerdi …hala da öyle sanırım. Aslında “proje” kelimesinin ne ifade ettiğini bir çok kimse bilmiyor ya da gerçek anlamını doğru kullanmıyor(du). Benim gibi önündeki tek düze işi sürekli tekrarlamaktan hoşlanmayanlar için “proje yönetimi”, iş felsefesi olarak okyanusta yelkenliyle özgürce gezmeye benziyor diye düşünürüm. Her proje bir hayal, süreç takibi, faaliyetler, çıktılar, sonuçlar, ve başarılan amaçlar…dolu dolu maceralar.
Peki PROJE NE DEMEK? Sivil toplumda ve iş dünyası jargonuna pelesenk olmuş bu olağanüstü etkili kelimenin sırrı ne olabilir?
Öncelikle çok basit bir tanımı var “proje”nin; tasarlanmış şey demek !
Tasarı da diyebiliriz. Mimaride, siyasette, gündelik hayatta, sanat dünyasında, sivil ve askeri çalışmalarda, bireysel, kurumsal hayatlarımızda, hayal dünyamızda, tasarım dünyasında, eğitim faaliyetlerinde vs. o kadar fazla yerde kullanılıyor ki ! Aklımıza gelen bir fikri hemencecik projelendirip, havalı şekilde anlattık mı o artık bambaşka bir şeye dönüşüyor. Tasarladığımız “şey” ciddiye biniyor, kavramsal niteliği artıyor, güçleniyor, heyecan veriyor, hareket geçiriyor. Bana sorarsanız “proje” kavramının en güçlü yanı da bu; çerçeveyi çizerek kişiyi/kişileri manipüle etmesi, harekete geçirmesi, hedefe yöneltmesi.
Proje kavramının birçok yerde bulabileceğiniz bilindik tanımı ise şöyle; belirli başlangıç ve bitiş noktası olan, amacı, kapsamı ve bütçesi açıkça tanımlanmış bir defaya mahsus gerçekleştirilen aktiviteler bütünü. Başka bir tanımlama ile proje, probleme özel, bir defaya mahsus oluşturulan, belirli bir zaman içerisinde bir grup amacı başarmayı hedefleyen işlemler demek. Genel anlamda her proje, kaynakların etkin kullanımını, belirlenen takvimin takip edilmesini ve projeden beklentilerin karşılanmasını içeriyor. (kaynak: PMI – Project Management Institute)
İyi Fikirlerin Dönüşümü
TransIDEA for Good
eXprojects® İyi fikirlerin yaratıcı projelere, yaratıcı projelerin sürdürülebilir iş modeline dönüştüğü kolektif bir üretim ofisi olarak kuruldu ve 2003 senesinden beri bazen sahada bazen kavramsal olarak iş yapış biçimimizde, bazen yarı uykuda bazen taptaze günümüze kadar yaşadı. Resmi bir kooperatif veya şirket kurmaya yönelmedik ama kooperatifçilik ilkelerini benimseyen dinamik, değişen ortakları; açık, şeffaf ve adil/eşit iş modelini benimsemiş durumda. “İşbirliği” de modelin çekirdeğinde yapı enerjisinin ana kaynağı olmaya devam ediyor. 2016 yılında kurduğumuz Genedos Kooperatifi kurumsal arka planımızı sağlıyor.
Neden böyle bir model yarattık?
Hızla dönüşen “her şeyin”, takip edilemediği zamanları yaşıyoruz. Bu “süper değişken” dünyada organizasyonlar ve kitleler algıların kontrolünde. Eski veya yeni her marka bu algı savaşında çarpışırken özündeki değeri kaybetme riskiyle yüz yüze kalıyor. Yeni iş dünyasının dijitalleşen çok yönlü eko-sisteminde, her türlü yaratıcı fikrin sistematik projelere dönüşmesine yardımcı olacak yapılara ihtiyaç var. Eko-sistem, beslenmeye, içeriğini zenginleştirmeye her zamankinden daha muhtaç.
Kolektif çalışmak, küçük kalıp büyük düşünebilmek, hızlı tepki verebilmek, sürekli yaratıcı olmak, iyi düşünmek, etki odaklı davranmak, dürüst ve ahlaklı kalabilmek, ekolojik insancıllığın takipçisi olabilmek…
Fikir/içerik/proje/hayal geliştirip, çözüm yolu inşa edip, her türlü kurumsal servisi verimli/efektif/hızlı/yaratıcı şekilde sunabilmek için bunlar şartsa organizasyonunuzun temel yaklaşımını nasıl kurardınız?
Yaklaşımımız
Süreç Yaklaşımı
Dinle, anla, katkıda bulun, uygula !
eXprojects‘de çok konuşmak, bol konuşmak hatta hoş konuşmak çok makbul 🙂 Etkileşimli konuştuğumuz için de mutlaka DİNLİYORUZ. Uzun uzun sakince d i n l i y o r u z…. Sonra projenin/işin/fikrin alt detaylarına giriyoruz, zenginleştirdiğimiz proje fikrinizi derinlemesine analiz ederek, iş planını, pazarlama stratejisini, marka iletişimini, dijital alt yapı yatırım seçeneklerini çıkartıyoruz. Seçenekleri finansal projeksiyonlarıyla beraber planlara oturtuyoruz. Planlamayı yol haritasıyla beraber (isterseniz) uyguluyoruz.
Girişimcilik Yaklaşımı
Fikrini zenginleştirirken kendini güçlendiren girişimciler.
Çok yönlü, çok kanallı, farklı disiplinlere açık, kaynakların geniş açıyla değerlendirildiği, fayda yaratan metodlar geliştirerek yeni fikir sahibi girişimcileri güçlendirmek misyonumuz. Girişimcilerin Dünya görüşüne ve bilgi birikimine pratik katkılarda bulunmak, yeni bağlantılar ve yöntemlerle bu fikirlerin startup eko sisteminde katlanarak zenginleşmesi iş yaklaşımımızın özünü oluşturuyor.
Proje Yönetimi Yaklaşımı
İyi fikirlerin harika ama zorlu projelere dönüşümü.
Fikirin projelendirilmesi; memleketimizde en çok zorlandığımız…
Yüksek potansiyeli olan, hızlı büyüyen teknoloji tabanlı ve/veya sosyal girişimlerin proje yönetimi döngüsü ile evrimleşerek, fikirden girişime dönüşümü adına doğru soruların sorulması gerekiyor. İş hayatına artı değer katan yaratıcı pazarlama ve büyüme stratejilerine odaklanmak, etki odaklı düşünebilmek temel hareket noktamız. Markaya özel, yaratıcı / innovatif iş stratejileri üzerine çalışırken her türlü farklı kültürel düşünceye, ticaret modeline ve kolektif iş birliğini kullanarak katma değeri çarparak büyütmek anahtarımız.
Kooperatif Yaklaşımı
Açık kaynak, açık iletişim, açık işbirliği ve eşitlikçi yaklaşımların etkisini deneyimlemiş bir ekibiz. Böyle yaşıyoruz.
Kolektif bilincin bilgiye artı değer kattığının, açık kaynak bilgi zenginliğinin, özgür düşüncenin büyümenin katalizatörü olduğu yeni bir dünyadayız. Dijital projelerin, sosyal girişimlerin ve markaların başarısı için bu zenginleştirişmiş açık yaklaşımların sistematik olarak yönetilmesini sağlıyoruz.
0