Kooperatifçilik deyince aklınıza hemen batmış ya da yarıda kalmış yazlık site, yıllarca boş kalmış kırmızı tuğlalı terk edilmiş binalar, babalarımızın yılan hikayesine dönmüş mahkeme hikayeleri geliyor değil mi ? Sosyal çevremin büyük çoğunluğu bu hissiyatta, ben de bu hikayelerle büyüdüğüm için tuhaf karşılamıyorum.
Çok iyi bildiğimizi düşündüğümüz, “her halde”, “tabii ki” diye başlayan konular vardır ya bu da öyle bir şey. Kooperatif mi ? Iykkk…pişşıııkkk yer mi Anadolu çocuğu, göz göre göre kazıklayacak birileri…aman abi sakın sen de bulaşma..uğraşamazsın, dolandırırlar falan filan ıvır zıvır…
Uzun zamandır hem üretim hem yaşam felsefesi olarak ortak/kolektif gücün mucizelerini bizzat yaşayan biriyim. Sivil inisiyatif hareketiyle olamaz denen organizasyonların yapıldığı, farklı disiplinlerden insanların uyum içinde çalıştığı, ajansların binlerce liraya yapacağı tasarımların imeceyle halledildiği, milyonları bulacak iş gücüyle dev etkinliklerin evrilebildiğini gördüm. Bunları yaparken sosyal girişim, sivil toplum, sosyal sorumluluk gibi kavramları temel almıştık. Özel sektördeki çalışmalarımıza bir yandan devam ettik, bir yandan da kolektivizmin verdiği güçle topluma katkı sunduk. Bu projeler, hayaller tek tek hayata geçerken ihtiyacımız olan kurumsal örgütlenmeyi bazılarımız dernek çatısı altında bazılarımız özel sektör çatısı altında oluşturdu. Benim yolum ise ikizler burcunun kararsızlık baskısı altında bir özel sektör bir sivil toplum gitti geldi, döndü dolaştı kooperatif ekosisteminde olgunlaştı. Şu günlerde yeniden keşfettiğim kooperatifçiliği günümüz koşullarında yeniden masaya yatırma fırsatı yakaladığım için şanslıyım.
İlkini 2004 senesinde yaptığımız Türkiye’nin en büyük STK buluşmalarından biri olan Rehaİstanbul’u öyle bir kolektif ruhla yapmıştık ki sunumları yazıp çizerken biz kimiz sorusunun karşısına ne isim koyacağım konusunda epey düşünüp şu kararı vermiştim; eXprojects – Proje üretimi için MODEL Kooperatif !
Üzerinden ciddi bir süre geçti, eXprojects sakin bir uykuya daldı. Sonra bir gün İstanbul’dan kaçış planlarını kurgularken, kurumsalı bırakıp kendi yolumuzda derin maceralara atılırken, bağımsız iş, ekolojik ev, kırsal yaşam, toprak, deniz, yeni projeler, keyifli üretim hayalleri kurarken, Kaş’ın GENEdos bölgesi’nde ansızın uyandı eXprojects felsefesi. Kendime arazi almak üzereydim ki yılmaz kadın girişimcilerden sevgili Müge Gültekin’in verdiği motivasyonla ilk resmi kooperatifimizi kurduk. GENEdos Kültür ve Yaşam Kooperatifi’nin hikayesi bambaşka; ona daha sonra detaylıca gireceğim. Hatta bir sosyal girişim hikayesi olarak gün ve gün yaşadıklarımızı paylaşmak istiyorum. Herkesin korktuğu gibi başarısız bir kooperatif hikayesi mi olacak ya da örnek bir vaka…böyle de olabiliyormuşun ispatı…
Giriş uzun oldu. Buradan sonra kooperatifçilik ekosisteminin ne olduğunu yazmak, avantajları, güzellikleri, ilkeleri ve Dünya’da nasıl konumlandırıldığı ile ilgili bilgileri paylaşmak istiyorum.
KOOPERATİF NEDİR?
Kooperatif; ortak ekonomik, sosyal, kültürel istek ve ihtiyaçlarını demokratik şekilde idare edilen bir kurum üzerinden karşılamak üzere bir araya gelen gönüllü insanlardan oluşan topluluktur.
Kooperatifler Kanunu 1. maddesine göre “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denilmektedir. Kooperatifler en az 7 ortak tarafından imzalanan ana sözleşme ile kurulur.”
Kooperatifler kişisel yardım, kişisel sorumluluk, demokrasi, eşitlik ve dayanışmaya dayalı değerlere sahiptir. Kurucularının geleneğine göre, kooperatif üyeleri dürüstlük, açıklık, sosyal sorumluluk ve diğerlerini önemseme gibi etik değerlere sahiptir.
KOOPERATİFÇİLİĞİN EVRENSEL İLKELERİ
Gönüllü ve Açık Üyelik
Kooperatifler üye olmanın sorumluluĞunu almaya gönüllü herkese açık organizasyonlardır. Cinsiyet, sosyal, ırk, politik ve dini ayrım gözetmeksizin herkese açıktır.
Demokratik Yönetim
Kooperatifler uygulanan politikaları belirleme ve karar alma konularına katılan üyelerce kontrol edilen demokratik organizasyonlardır. Üyeler eşit oy hakkına sahiptir.
Üyelerin Ekonomik Katılımı
Üyeler kooperatif parasını demokratik olarak kontrol eder, eşit olarak katılırlar. Para kooperatifin ortak çıkarı için kullanılır. Üyeler üyelik koşulu olarak sınırlı bir bedel öder. Üyeler kooperatifi geliştirmek ve diğer aktiviteleri desteklemek için ek bedel öderler.
Özerklik ve Tarafsızlık
Kooperatifler, üyeleri tarafından yönetilen özerk organizasyonlardır. Hükümet veya diğer organizasyonlarla yaptıkları anlaşmalarda veya dış kaynaklardan anapara artırımında üyelerinin demokratik kontrolü ve özerk yapıyı koruyacak şekilde hareket ederler.
Eğitimin Geliştirilmesi
Kooperatifler gelişim odaklı olarak, üyeleri ve seçilmiş temsilcileri, yöneticileri ve çalışanları için eğitim sağlayabilir.
Kooperatif İçinde İşbirliği
Kooperatifler kooperatif hareketini güçlendirip daha verimli hale getirmek için lokal, milli, bölgesel ve uluslararası yapılarda üyelerine hizmet verirler.
Topluma Karşı Sorumluluk
Kooperatifler topluluk gelişimi için üyeler tarafından onaylanan politikalara göre çalışırlar.
KOOPERATİFLERİN FAYDALARI
- Birleştirilmiş bir güç odağı ve iktisadi faaliyetler için bir baskı aracıdır.
- Kooperatif, fertlerin tek tek altından kalkamayacakları işleri gerçekleştiren mükemmel bir dayanışma kuruluşudur.
- Kooperatifçilik gelir dağılımından zarar görenlerin, bu zararlarını etkisiz hale getirmede (dağıtımda) denge oluşturan bir teşekküldür.
- Kooperatifçilikle, maddi ve manevi ihtiyaçların en az gider ve maliyetle ortakların ayağında giderilmesi mümkün olabilmektedir. Diğer bir ifadeyle üretici ile tüketici arasındaki kademeler kooperatifler vasıtasıyla ya tamamen kalkmakta veya en aza inmektedir.
- Kooperatifçilikle, emek ve ürünün gerçek değerini bulması sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle kooperatifler fiyatın oluşmasında üreticinin zararlarının bertaraf edilmesinde bir sigorta görevi ifa eder.
- Kooperatifler bencilliği (egoizm) önler. Kendi çıkarlarını hesaba katmadan başkaları lehine karşılıklı olarak çaba harcanmasına hizmet eder. Bu fonksiyonlarıyla kooperatifler insani ve ahlaki kuruluşlardır.
- Kooperatifler birer demokrasi okuludur. Seçimle göreve gelip, seçimle görevden ayrılma sayesinde toplum ihtiyaçlarına daha kısa sürede cevap verme, insana hizmet konusunda en güzel fırsatları veren kurumlardır.
- Kooperatifleşmeyle israf önlenir. Maliyet düşer, üretim artar ve verimlilik yükselir.
- Tüketici güvenilir, kontrolden geçmiş besin maddelerine kavuşmuş olur.
- Pazarda fiyatların aşırı derecede yükselmesine kooperatifler engel olur. Bu suretle tüketicinin korunmasına hizmet edilmiş olur.
- İstihdam sağlanmasında kooperatifler büyük rol oynayabilir. Bütün ülkeyi kaplayacak tesisleri, fabrikaları, emtia depoları, satış mağazaları ve eğitim kurumları ile kooperatifler işsizliğe karşı düşünülecek çarelerin birisi, belki de en etkilisidir.
Kooperatif İşletmeler Daha İyi Bir Dünya Kurar !
Birleşmiş Milletler 2012 yılını Uluslararası Kooperatifçilik yılı ilan ettiğini biliyor muydunuz? Kutlamaların ana teması olarak da “Kooperatif İşletmeler Daha İyi Bir Dünya Kurar” ifadesini belirlemişler. Şöyle bir açıklama vardı Türkiye kooperatifler Birliği’nin sayfasında; “Bilindiği üzere kooperatifler; üreticilere, tüketicilere, küçük işletmelere ve diğer menfaat sahiplerine olduğu kadar, atıl kaynakların harekete geçirilmesine, mikro kredi ve finansman imkanlarının genişletilmesine, sermaye birikiminin sağlanmasına, yeni istihdam alanları oluşturulmasına, üretimin arttırılmasına, tarımın ve küçük çaplı üretimlerin sanayiye entegrasyonuna, piyasaların olumlu yönde regülasyonuna, girişimcilik ve ortak iş yapma kültürünün geliştirilmesine, sosyal sermayenin arttırılmasına, gelirin daha adil paylaşımına, yoksulluğun azaltılmasına, refahın toplum tabanına ulaştırılmasına ve dolayısıyla ülkelerin bir bütün olarak kalkınmasına önemli katkılar sağlamıştır ve sağlamaktadır.
Birçok gelişmiş ülkede, kooperatiflerin, kamu sektörü ve kar amaçlı özel sektörün yanı sıra üçüncü bir sektörü oluşturduğu ve sosyo-ekonomik yönden ülkenin gelişim sürecine önemli katkı yaptıkları görülmektedir. Bu çerçevede, kooperatifler kendine özgü yapılarıyla sürdürülebilir ekonominin de temsilcileridirler.”
Dünya global ekonomik ve siyasal bir krizin içindeyken bu kavramlar çok daha anlamlı olmuyor mu ? Küçümsenen ve yeterince teşvik edilmeyen kooperatiflerin gençlik arasında yaygınlaşması ve alternatif ekonomi modeli olarak da hak ettiği yeri alması gerekmez mi ?
Kooperatifçiliğin dünyada bir ekonomik organizasyon biçimi olarak ortaya çıkışı, 19. yüzyılın ortalarını buluyor. Sanayi devriminin yaratmış olduğu hızlı değişim ve dönüşüm, işsizlik, iç göç, kentleşme, gelir dağılımının bozulması gibi ekonomik ve sosyal problemler kooperatifçiliğin doğuşuna büyük oranda katkı sağlıyor ve kooperatifçilik, sanayi devriminin tam ortasında yer alan İngiltere’de, işçiler tarafından başlatılan tüketim kooperatifçiliği akımı ile kendini gösteriyor. Sonraki yıllarda da Fransa üretim kooperatifçiliği ile, Almanya ise Esnaf ve Tarım Kredi kooperatifçiliği ile İngiltere’yi takip etmiş. Dünya şu anda da 19. yüzyılın sanayi devrimiyle yarattığı toplumsal dönüşüme benzer ateş çemberiyle sarılı; dijital devrim ve sanayi 4.0 denen teknolojinin insanın yerini alması başta olmak üzere, tüketim biçimlerimiz, küresel şirketlerin insanı odağına almayan abartılı/bozucu üretim stratejileri, sosyo ekonomik adaletsizlik…
Bireysel ekonomisini korumak veya geliştirmek güdüsüyle gönüllü olarak bir araya gelen insanlar, sadece kendileri için değil toplumları için önemli ekonomik ve sosyal kazanımlar elde ederler. İlerleyen dönemlerde kooperatiflerin, yalnızca zayıf kesimlerin dayanışma kuruluşu olmaktan çıkacağını, ekonomik ve ticari hayatta kendine has artıları bulunan başarılı girişim örnekleri haline geleceklerini göreceğiz.
İNSANA GÜVEN ve SOSYAL SERMAYE İLİŞKİSİ
Toplum olarak kooperatif lafını duyunca neden alerjik reaksiyon gösteriyoruz ! Cevabı o kadar basit ki; güven sorunumuz var. Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi Eylem Planı’ndan bir alıntı ile devam edeyim;
“Son yıllarda, bu konularla ilgili olarak uluslararası alanda birçok araştırma yürütülmekte; ve bu hususlara karşılık gelen ve “sosyal sermaye” şeklinde ifade edilen bir kavram ortaya atılmaktadır. Birlikte ve organize iş yapabilmek için, toplumların güçlü bir sosyal sermayeye ihtiyacı olduğu belirtilmektedir. Sosyal sermaye ile daha çok görünmeyen güven, işbirliği, dayanışma gibi soyut değerler ifade edilmektedir. Sosyal sermayenin beşeri ve fiziki sermayeyi bir araya getirme gibi önemli bir işlevi bulunmaktadır. Günümüzde birçok ülkede temelde ekonomik gelişme için gereken yüksek ekonomik performans ve büyüme hızı mevcut iken, aynı zamanda sosyal sermayenin unsurları olan işbirliği, güven ve dayanışmanın yetersizliği nedeniyle istenilen gelişme düzeyi yakalanamamaktadır. Bir toplumun temelde birbirine duyduğu güven, onun birlikte iş yapabilme kültür ve ortamının gelişmesine uygun bir ortam hazırlamaktadır. Özellikle ekonomik yaşamda çok önemli olan bu unsurlardaki artış, üretkenliğin ve verimliliğin artmasına yol açacak öneme sahiptir. Aksine sosyal sermayesi yani birlikte iş yapabilme kültürü zayıf olan toplumlarda üretim yetersiz, verimlilik düşük ve bunun yanında israf ve yolsuzluk yüksek oranlarda gerçekleşmektedir. Bir toplumda sosyal sermayenin temel belirleyicisi olarak kabul gören“kişiler arası güvenin”ölçülmesi için yürütülen“Dünya Değerler Anketinde” sorulan bir soruda gizli görünmektedir. Anketin sonuçlarına bakıldığında, ülkemizin sosyal sermaye açısından iyi bir durumda olmadığı görülmektedir. Çünkü Türkiye’de “insanlara güvenirim” diyenlerin oranı yüzde 6,5 gibi çok küçük bir oran çıkmıştır. Güven unsurunun çok yüksek olduğu ve buna bağlı olarak yüksek bir sosyal sermayeye sahip ülkelerin ise gelişmiş ülkeler ve özellikle de İskandinav ülkeleri olduğu dikkat çekmektedir. Yapılan ankette söz konusu oranlar Norveç’te yüzde 65,3; İsveç’te yüzde 59,7; Kanada’da yüzde 52,4 düzeyinde gerçekleşmektedir.” (Asuman Altay, Bir Kamu Malı Olarak Sosyal Sermaye ve Yoksulluk İlişkisi, Ege Akademik Bakış / Ege Academic Review, 7(1) 2007: 337–362)
0